İzlanda’da havaalanından arabımızı kiraladıktan sonra dolu dolu geçecek 6 günlük sehayatimiz başlamış oldu. Havaalanından çıkar çıkmaz şşşrrraaak diye suratımıza çarpan hava, önümüzdeki günlerde en iyi dostumuzun içliklerimiz olacağının habercisi oldu. İzlanda gezilecek yerler konusunda giriş yapmadan önce belirtmekte fayda var. İzlanda’da gezi planlamak gerçekten kolay değil. Görülecek çok yer var. Ülke küçük gibi gözükse de bazen planların değiştiği çok oluyor. Planlama aşamasında işinizi kolaylaştırmak için çoook detaylı İzlanda Gezisi Giriş – Sehayat Planlama yazımızda içlikten, maliyetlere, araba kiralamadan, konaklamaya her şeyden bahsediyoruz. Mutlaka göz atın.
İzlanda ile ilgili diğer yazılarımız:
Yeter sadede gel dediğinizi duyar gibiyiz. Buyrunuz Reykjavik ve Golden Circle gezilecek yerlere.
Reykjavik Gezilecek Yerler
Reykjavik İzlanda’nın başkenti. Ne yalan söyleyelim. Bizi çok heyecanlandırmıyordu. Biz İzlanda’nın doğasına hızlıca giriş yapmak istiyorduk. Ama günün sonunda Reykjavik’i çok sevdik. Sakinliğini, havalı mekanlarını, renkli binalarını, verdiği hissiyatı sevdik. Dışarda kar yağarken, bir kafede oturup dışarıda acelesi olmayan insanları seyretmeyi sevdik.
Gerçekten oldukça ufak bir şehir. Gerçi nüfusun yaklaşık %60’ı burada yaşıyormuş ama bizim gibi İstanbullular için burası minik bir ilçe tadında diyebiliriz.
Blue Lagoon






Reykjavik’te olmasa da Keflavik Havaalanı’na 20 dakika mesafedeki Blue Lagoon bu gezinin yıldızlarından. Bu yüzden ona ayrı bir yazı yazdık. Buyrunuz burada.
Gelelim Reykjavik gezilecek yerlerine. Başta uyarımızı yaptığımız için burada size dolu dolu bir öneri listesi sunmayacağız.
Hallgrimskirkja










Gördüğümüz en enteresan ve orijinal kiliselerden biri. Zaten yüksekliği ile kendisini görmemeniz imkansız. Tasarımında ülkenin farklı yerlerinde görülebilen bazalt taşlarından esinlenilmiş. İzlanda’nın en büyük kilisesi ve en uzun yapıları arasında. Önündeki heykel de aslında bir halk kahramanı olan ve Kristof Kolomb’dan yaklaşık 500 sene önce Amerika kıtasına ayak bastığı düşünülen Leif Erikson’a ait.
İçi de bir o kadar minimalist. Ama mutlaka içini de görün deriz. Kiliseyi gezmek ücretsiz. İsterseniz kulesine yaklaşık 1000 ISK (yaklaşık 7 €) verip çıkabilirsiniz.
Kilise her gün 10:00-17:00 arası, kule ise 10:00-16:30 arası açık.
Skolavördustigur – Rainbow Street





Kilisenin önünden devam eden cadde. Bu caddenin sonuna doğru ilerlediğinizde, gökkuşağı sokağı da denen kısma geleceksiniz. Burası Reykjavik’te her sene düzenlenen Reykjavik Pride için boyanmış.
Harpa










Havalı ve ödüllü bir konser ve konferans salonu burası. Gerçekten mimarisi çok güzel. Hatta içinde turlar düzenleniyor. Akşamları da rengarenk aydınlatılıyor. Burada bir konser deneyimi yaşamak isterseniz, programı şuraya bırakıyoruz. Hemen yakınındaki Sun Voyager adlı heykele de geçerken bakarsınız. Biz rüzgar sebebiyle dönmek zorunda kaldık.
Laugavegur










Reykjavik’in ana caddelerinden biri. Birçok restoran, kafe ve hediyelik eşya dükkanı bulabilirsiniz.
Buralar dışında vaktiniz varsa, National Gallery of Iceland, National Museum of Iceland, Reykjavik Art Museum’a göz atabilirsiniz.
Reykjavik Yeme İçme Önerileri
Hızlıca denediğimiz yerleri paylaşalım:










Baejarins Beztu Pylsur
Önünde her daim sıra olan, Reykjavik’in ünlü sosisli mekanı. Öyle ciks bir yer beklemeyin. Burası ayakta hemen tabir-i caizse birer sosisli atıp devam edeceğiniz bir yer. Nispeten ucuza karın doyurmak için aklınızda olsun. Biz sevdik. Sosisli 550 ISK.
Saegriffin
Buranın olayı deniz ürünleri. Ama menü oldukça limitli. Istakoz çorbası, birkaç çeşit balık şiş ve balina etinden oluşuyor. Istakoz çorbası çok başarılıydı. Balıklar için ölüp bitmedik. Balinayı da merakımıza yenik düşüp denedik. Tadı ciğere benziyordu:)










Brad & Co
Reykjavik’teki en favori mekanımız. Burası aslında cinnamon roll’uyla ünlü bir yer ama biz kruvasan ve farklı hamur işlerini de denedik. Hepsi çoook iyiydi. Buradan yolluk alıp arabada çok güzel anlar yaşadık. Eti Karam reklamı gibi oldu:)
Reykjavik Roasters
Şöyle güzelinden kahve içelim derseniz hiç başka yer aramayın. Ortamı ve kahveleri başarılı bir mekan.
Reykjavik’te mekanlar genel olarak güzel. Bizim akşam enerjimiz olmadığı için yemek yiyip dinlenme moduna geçtik. Ama küçücük şehirde bir sürü bar var. Yani akşam buralar hareketleniyormuş. Enerjiniz olursa aklınızda olsun.
Golden Circle Gezilecek Yerler
Geldik işte en heyecanlı kısımlara. Çünkü gerçek İzlanda burada başlıyor. Golden Circle İzlanda’daki en turistik ve en popüler gezi rotalarından biri. Çünkü hem Reykjavik’e yakın, hem de 1 günde tamamlanabiliyor. Üstelik bu rotayı tamamladığınızda şelaler, gayzerler, milli parklar görmüş oluyorsunuz. Bir nevi İzlanda 101 diyebiliriz yani.
Bu rota üzerinde aslında çok turistik yerlerin yanı sıra ekstra yerler de var. Biz hava şartları sebebiyle bazılarını göremedik ya da 3 dakika kalabildik. Yine de onları da yazacağız ki özellikle yazın giderseniz rahat rahat gezersiniz. Ama ana Golden Circle rotası Thingvellir National Park, Geysir Geothermal Area ve Gullfoss’tan oluşuyor.
Aşağıdaki sıralama, Reykjavik’ten gidenler için en mantıklı rotayı oluşturuyor.
Thingvellir National Park










Valla ne yalan söyleyelim. Burası bizim İzlanda’da en az etkilendiğimiz yerlerden biri oldu. Bizce buranın tarihi önemi ve dalış meraklıları için çok enteresan bir yer olması dışında çok da bir olayı yok gibi. Belki yazın gitmiş olsaydık daha fazla etkilenebilirdik. Umarız bu yorumlarımız yüzünden linç yemeyiz.
Oldukça büyük bir milli park burası. İsterseniz tüm gününüzü burada geçirebilirsiniz. Ama gezilecek çok yer olduğundan biz buraya 2 saat kadar ayırdık. Bu sürede Öxararfoss‘u ve Thingvellir Kilisesi’ni ise uzaktan gördük. Bu parkın tarihi önemi ise dünyada ilk parlementonun burada kurulmuş olması. Park UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde.
Buranın diğer bir önemi ise Avrupa ve Kuzey Amerika tektonik levhalarının kırılma noktası olan Silfra Yarığı’nın burada olması. Dünyadaki en iyi 10 dalış noktasından biri olarak gösteriliyor. Sudaki görüş mesafesi 100 metreye kadar varabiliyormuş. Hem de daldığınız yerde bir taraf Amerika bir taraf Avrupa. Biz dalış yapmadık ama şuraya dalış organize eden yerlerden birini bırakıyoruz. Herkes dalış yapamıyor. Bu yüzden iyice araştırıp gitmekte fayda var.
Girişinde hem tesis hem de hediyelik eşya dükkanı var. Biz İzlanda atı magneti aldık buradan mesela. Otopark ücreti 5€ (750 ISK).
İzlanda Atları










Yazının bu noktasında ne alaka diyebilirsiniz. Ama telaşa mahal yok. Aklımız yerinde. İzlanda’nın müthiş güzel atları var. Bu atları Golden Circle rotası üzerinde ve sonrasında da bir sürü yerde göreceksiniz. Biz Thingvellir sonrası yolda giderken denk gelip durduk. Bazı çiftliklerde atların çok yakınına gidebiliyorsunuz. Oldukça uysallar ama yine de dikkatli olmakta yarar var. Kimi yerde atları beslemek için yem bile bırakılıyor. Ancak aksi belirtilmedikçe lütfen beslemeyin. Eve eksik parmakla dönmenizi istemeyiz:)
Bruarfoss





Şimdi Bruarfoss’a eskiden özel arazilere girerek çok rahatlıkla ulaşılıyormuş. Ancak artık bu olanak kalmamış (bilin bakalım neden?) ve epey yürümek gerekiyor. Gidiş dönüş mesafe yaklaşık 7 km ve 2-3 saat ayırmak gerekiyor. Biz fotoğraflarını görünce rengine vurulup, çok gitmek istedik. İzlanda’nın en mavi şelalesi gibi de bir iddiası var. Ama hava yağmurlu ve rüzgarlı olunca vazgeçmek zorunda kaldık. Yazarken daha da bir üzüldük gidemediğimize. Siz güzel havada gidiyorsanız aklınızda olsun.
Geysir Jeotermal Alanı (Geysir Geothermal Area)





Geldik Golden Circle rotasında bizi aşırı heyecanlandıran kısma. Çünkü burada epey enteresan bir doğa olayı gerçekleşiyor. Yeraltı suları sıcaklık ve basıncın etkisiyle belirli aralıklarla patlıyor ve bunun sonucunda su ve buhar ortaya çıkıyor. Coğrafya dersimize hoşgeldiniz:) Bunlara gayzer deniyor. Yaklaşık 15-20 metre yükseğe çıkıyor bu sular. Hatta alana girdiğiniz an minik minik buhar çıkan yerler görmeye başlıyorsunuz ve ”Biz nereye geldik? Başımıza bir iş gelmese bari.” düşünceleri eşliğinde gayzerlerin olduğu alana doğru yöneliyorsunuz.
Böyle yazınca çok basit gibi gözüküyor ama ilk patlama anında korkuyla karışık bir şaşkınlık buraya aşık olmamıza neden oluyor. Daha önce böyle bir şey görmediğimiz ve birkaç sefer patlama anına şahit olmak istediğimiz için burada 1.5 saat geçirmişiz:) Hiç pişman değiliz.










Aslında iki tane gayzer var. Biri Strokkur diğeri ise buraya adını veren Geysir. Geysir bu aralar tripteymiş ve pek aktif değilmiş. Strokkur ise 3-5 dakika gibi aralıklarla patlıyor. Suyun sıcaklığı yaklaşık 90 derece olduğu için yaklaşmak, dokunmak vs oldukça tehklikeli. Safety first!
Friðheimar










Araya yine reklam alıyoruz (reklam değil tamamen içten öneri, şaka olsun diye öyle yazdık). Çünkü Geysir’den çıktıktan sonra gitmenizi şiddetle tavsiye edeceğimiz bir restoran var. Buraya sadece restoran demek biraz haksızlık olur. Burası bir domates çiftliği aslında. Bir de restoran kısmı var. Menü domates temalı tabii ki. Bizi buraya getiren asıl sebep ise domates çorbalarıydı. Bu lezzette bir domatesi İzlanda’da yemiş olduğumuza gerçekten inanamıyoruz. Sınırsız çorba içebiliyorsunuz. Buz gibi havada gezdikten sonra çok iyi geliyor doğrusu. Çorba yaklaşık 20€. İzlanda’da canımızın yandığı zamanlar. Acaba tek çorba alıp iki kişi sınırsız çorbaya girsek diye düşünmedik değil. Ayıp olur diye yapmadık:) Ortam da lezzet de çok iyi. Her gün 12:00-16:00 arası açık sadece. Websiteleri üzerinden rezervasyon yapabilirsiniz.
Gullfoss










Gelelim Golden Circle’a adını veren Gullfoss’a. Gull İzlandaca’da altın demekmiş. Foss da şelale demek. Gerçekten gördüğümüz en güzel şelalelerden birisiydi kendisi. Şelaleye bakabileceğiniz birkaç seyir terası var. Hepsinde farklı bir yüzünü göreceksiniz. Bu yüzden üşenmeyip, çıkınız.
Burayla ilgili şöyle de bir hikaye var. Sigridur Tomasdottir Gullfos’ta kurulmak istenen enerji santraline karşı ciddi bir direniş göstermiş ve İzlanda’nın ilk doğa aktivisti olmuş. Sayesinde bu güzelliği görebiliyoruz. Kendisine kocaman teşekkürler!
Faxifoss





Gullfoss’a 20 dakika mesafede başka bir şelale burası da. Gullfoss kadar etkileyici olmasa da kesinlikle görülmeye değer. Otoparkı paralı. Ama biz gittiğimizde hava o kadar kötüydü ki, görevli bu havada kimse gelmez diye düşünmüş olacak ki, in cin top oynuyordu.
Kerid





Çok merak ettiğimiz ama penceremizin perdesini değil ayaklarımızı havalandıran delicesine bir rüzgar olduğundan burada abartmıyorum, 3 dakika kalabildik. Girişi paralı ender yerlerden biri. Kişi başı yaklaşık 4€ verdik. Çünkü burası özel bir mülk. Etrafının kıpkırmızı olması ve gölün zümrüt rengini zaten göremeyeceğimizi biliyorduk. Siz daha güzel havada gidiyorsanız burayı atlamayın.
Yazımız burada sona eriyor. Öyle harika bir rota ki, yazmaktan en keyif aldığımız yazılardan biri oldu. Umarız siz de çok keyif alırsınız.
Instagram‘da bizi takip etmek isterseniz çok seviniriz. İzlanda paylaşımlarımıza #UHizlanda etiketinden ulaşabilirsiniz.
Youtube‘da da varız. Bekleriz!