
Avrupa’nın en güzel gezi noktalarını say deseniz ilk beşimizde mutlaka yer bulacak şehirlerden biri olan Barselona için hazırladığımız çok detaylı rehbere hoş geldiniz. Sanıyoruz Türklerin en çok seyahat ettiği yerlerin başında geliyor. Cıvıl cıvıllığı, mimarisi, gezilecek yerlerinin bolluğu, yeme içme seçeneklerinin genişliği, iklimi ve belki de en önemlisi nispeten ucuz olması burayı turistler için oldukça ilgi çekici hale getiriyor. Hatta biz olayı bir adım öteye taşıyoruz ve keşke bu şehirde yaşasak diyoruz:)
Başlamadan belirtmek gerek. Barselona İspanya’nın Katalonya adı verilen özerk bir bölgesinde yer alıyor. Barselona bu bölgenin başkenti. Bu bölgede yaşayanlar kendilerine İspanyol değil Katalan diyor, kendi dilleri var. Eğer ilginiz varsa mutlaka gitmeden biraz araştırın deriz.
Barselona ile igili bir diğer bilmeniz gereken Antoni Gaudi’nin şehir için çok önemli biri olduğu. Zaten aşağıda gezilecek yerleri yazarken göreceksiniz ki eğer Gaudi olmasaydı Barselona bugünkü halinden çok daha farklı olurdu. Gaudi, Katalan modernizminin öncü ismi ve onun tasarımı olan birçok önemli yapı şehrin en önemli görülecek yerlerini oluşturuyor. Böyle önemli biri, maalesef yaptığı bir yürüyüş sırasında tramvayın çarpması sonucu önce bilincini yitiriyor ve kıyafetlerinin çok da gösterişli olmaması sebebiyle dilenci sanıldığından oradan geçenlerden hemen yardım eden olmuyor. Böyle bir talihsiz kaza sonucu da hayatını kaybediyor.
Ne yer ne içerim diye düşünüyorsanız sizi bu yazımıza alalım. Haydi hızlı bir şekilde detaylara geçelim.





Barselona’ya Ne Zaman Gidilir
Barselona’nın iklimini övdük değil mi? Buna bir kez daha vurgu yapalım. Eğer denize girmek sizin için önemli değilse (ki Barselona’nın çok da övülecek bir denizi yok) Şubat – Mayıs ve Eylül – Kasım arasında çok keyifli bir şehir tatili yapabilirsiniz. Yaz aylarında hava çok sıcak olduğu için, plajlara vakit ayırmadığınız bir durumda canınız sıkılabilir. Kısacası yılın neredeyse tamamında gezilebilecek oldukça keyifli bir şehir. Bizim tercihimizi merak ediyorsanız, bahar aylarını ilk sıraya koyarız. Son gidişimiz Şubat ayındaydı ve hava muhteşemdi.
Barselona Pahalı mı?
Gideceğiniz döneme göre bu sorunun cevabı değişken. Ama fikir vermesi açısında burada bir videomuz var. Maliyeti düşürmek adına Go City denilen ve birçok büyük şehirde olan bir şehir kartı aldık ve gitmek istediğimiz yerlerin neredeyse tamamı bu kartla ücretsiz gezilebiliyordu. Hem de birçoğu rehberli turdu. Sadece önceden rezervasyon yapmamız gerekiyordu. Go City’e dahil olmayan yerleri ayrıca belirteceğiz ama aksi belirtilmedikçe dahildir demektir.
Ama genel olarak konuşmak gerekirse, ne pahalı ne de çok ucuz bir şehir diyebiliriz.
Barselona’da Ne Kadar Kalınır?
Barselona için ve listemizde yer alan yerler için en azından 4 gün olmazsa olmaz. Son turumuz 4. ziyaretimiz olmasına ve 8 gün sürmesine rağmen, hala görmek isteyeceğimiz yerler vardı listede. Biz bu rehberi detaylandırabilmek için hemen her yeri görmeye çalıştık. O yüzden süremiz bu kadar uzun. Turunuza alternatif yerler de eklemek isterseniz, gün sayınızı mutlaka artırmalısınız.
Barselona’da Nerede Kalınır?
Barselona’da görülmesi gereken yerler tek bir yerde toplanmış durumda değil. O yüzden nerede kalırsanız kalın mutlaka toplu taşıma, scooter, bisiklet gibi araçları kullanmak durumunda kalacaksınız. Toplu taşımaya adım atacak olduktan sonra merkezin tam göbeğinde kalmaya gerek olmadığını düşünüyoruz. Merkeze- La Rambla ve civarındaki bölge- yaklaştıkça haliyle fiyatlar artıyor. Metro ile La Rambla’ya 10 dakika mesafedeki otelimizi fazlasıyla öneririz. Bu otel dışında ise Ayre Hotel Gran Via, H10 Universitat ve Hotel Ronda Lesseps önerebileceğimiz oteller.





Barselona Güvenli mi?
Diğer yazılarımızda yer almayan bir başlık olduğu için şaşırabilirsiniz. Maalesef Barselona’da diğer şehirlere oranlara bir miktar suç oranı yüksek. Ülkenin yaşadığı ekonomik krizler bunun en büyük sebebi. Türkiye’de yaşayanlar için çok büyük bir problem olacağını düşünmesek de biz uyarılarımızı sıralayalım. Kalabalık olmayan ve bilmediğiniz yerlerde mümkünse dikkatli olun. Mümkünse üzerinizde buradayım diye bağıran parlak saat, çanta gibi aksesuarlar taşımayın. Gece saatlerinde ara sokaklarda çok fazla bulunmamaya çalışın.
Barselona’da Ulaşım
El Prat Havaalanı’ndan şehir merkezine ulaşabilmek için Aerobus denen otobüsler var. Hatta gidiş dönüş bilet alırsanız daha uyguna geliyor. Biz gidiş-dönüşe 10.2 € verdik. Metro duraklarından birine ulaşmanız yeterli aslında. Çünkü metroya ulaştıktan sonra ulaşım aşırı kolay. Ryan Air gibi düşük bütçeli havayolları ise Girona Havaalanı’na iniyor. Yine oradan da otobüsle şehir merkezine ulaşabilirsiniz. Ancak hem mesafe daha uzun hem de bilet daha pahalı. Aklınızda olsun.
Yukarıda da biraz değindik, toplu taşıma olmazsa olmaz. Yürümek de bir seçenek olabilir diye düşünmeden önce, mesafelerin çok kısa olmadığını ve toplu taşımanın ucuz olduğunu söylemekte fayda var. Toplu taşıma için 2, 3, 4 ve 5 günlük kartlar bulunuyor. Fiyatlar 16.4-38.2 € arasında değişiyor. Şehirdeki tüm araçları bu kart ile kullanabiliyorsunuz. Diğer bir alternatif ise bisiklet kiralamak. Bu seçeneği en azından bir gün değerlendirmenizi öneririz. Barselona bisiklet ile çooookk keyifli. Günlük 15 € civarında kiralama ücretleri.
Barselona Görülecek Yerler
La Sagrada Família










Gaudi’nin inşaatı hiç bitmeyen bu kilisesi mutlaka görmeniz gereken ilk yerlerden. Aslında hiç bitmeyen dedik, ama yavaş yavaş bu sürecin sonuna geliniyor. Birkaç yıl içerisinde sürecin tamamlanması bekleniyor. 1882 yılında iş aslında başka bir mimara veriliyor. Ama o mimar işi bırakınca proje Gaudi’ye veriliyor. Gaudi’nin eseri dedik, ama kendisi kilisenin açılışını dahi görememiş. Sonrasında devralan mimarlar, onun projelerine göre kiliseyi ilerletmiş. Ama birebir takip etme şansları olmamış. Zaten kilisenin Sagrada Familia meydanına bakan kısmında farklı mimariyi görebilirsiniz. Kilisenin tüm detaylarına hakim olmak için rehberli tur satın almak faydalı olabilir. Gaudi’nin kilisenin her yerinde yer verdiği sembollere tam hakim olmak veya bazı ışık oyunlarını kaçırmamak için bu turlar fazlasıyla iyi oluyor. Giriş ücreti 26 €. Rehberli turlar da 40 € civarında oluyor.
Güzelliğini ve detayları, detaylarının anlamını anlatmamız mümkün değil. Hem içinde hem de dışında inanılmaz bir işçilik var. Çok acayip bir adammış Gaudi. Tasarımlarının çoğunda doğadan ilham aldığı söyleniyor. Belki bu gözle inceleyebilirsiniz.
İsterseniz buranın kulelerine çıkabiliyorsunuz ve işin güzel tarafı asansörle çıkılıyor. Maalesef ekstra ücret ödemeniz gerekiyor.
Bizim burada asıl içimizde kalan muhteşem bir Sagrada Familia manzarası olan Ayre Rosellon Hotel’in roof top barına gidememek oldu. Çünkü rezervasyonsuz gitmek mümkün değil ve rezervasyonlar günler öncesinden doluyor. Plan aşamasındaysanız, mutlaka göz atın.
Passeig de Gracia
Gaudi’nin çok ünlü Casa Battlo ve Casa Mila (La Pedrera) eserlerinin olduğu genişçe bir alışveriş caddesi. Lüks mağazalara ev sahipliği yapıyor. Gaudi’nin bu evleri yaptığı dönemde de lüks sayılabilecek bir yermiş zaten.
Casa Battlo





Şimdi efendim olaylar şöyle gelişiyor. Battlo Ailesi Barselona’nın en lüks yerlerinden biri olan Passeig de Gracia’da bir ev alıyor. Kredisiz:) Burası da ben diyeyim Bebek siz deyin Çankaya (Kapsayıcı bir blog). Alıyorlar almasına ama ev içlerine hiç sinmiyor. Gösterişiz ve sıradan buluyorlar. Nedir yani yıkarız yerine yenisini yaparız kafasındalar. Gaudi de o dönem nam salmış. Park Güell’i tasarlamış. Bir havalar, bir havalar. Uçuk fikirleriyle biliniyor. Hemen kendisine bir haber salınıyor. Bay Battlo hiçbir eve benzemesin, bakan bir daha baksın istiyor. ”Sen o işi bana bırak, ben sana kemikli, hayvanlı bir şeyler yaparım, tepesine de ejderhamsı bir dokunuş yaptık mıydı, bitince herkese hava atacaksın, sen rahat ol” diyerek var olan evi bugünkü haline getiriyor. Battlo Bey de evi görünce ”Vay vay Gaudi abartmışsın, kekini de kabartmışsın” diyor. Ama, pek tabii bu çok orijinal sonuç hoşuna gidiyor.










Gerçekten detayları o kadar kendine has, o kadar Gaudi ki. İnanılmaz bir zeka ve işçilik var arkasında. Yapıldığı dönemi de düşündüğünüzde elinizden gelen tek şey hayran olmak oluyor. İçine girmeseniz bile dışarında mutlaka görün deriz. Zira dışındaki detaylar bile kafayı yedirtecek cinsten.
En üstte teras kısmı var ve en az binanın içi kadar güzel. Hatta birkaç masa sandalye de atmışlar. Dilediğinizce keyif yapabilirsiniz.
En sonda da bizi çok şaşırtan bir sürpriz vardı. Çıkıştan hemen önce Refik Anadol’un Gaudi’nin aklına girsek nasıl olurdu konulu bir enstalasyonu vardı. Türkiye’de bir türlü denk gelemeyip, burada denk gelmiş olmak da enteresan oldu. Heyecanımıza yenik düşmüş olacağız ki hemen görevliye gidip, biz de Türk’üz dedik. Gurur moment!
Casa Mila (La Pedrera)










Casa Battlo’ya 5 dakika yürüme mesafesinde olan başka bir Gaudi evi. Pere Mila, Casa Battlo’yu görünce çok beğeniyor ve ben de isterem diyerek Gaudi’nin kapısını çalıyor. Projenin ilerleyen aşamasında maliyetler çok artınca davalık olmuşlar. Ama yani Perecim, Gaudi’ye iş verip, Kardeşler İnşaat fiyatı da beklemezsin yani:)
Bu Evin Casa Battlo’dan farkı ise evin içinde mobilyalar olması. Bir de tepesinde peri bacalarını andıran kuleler var ve oldukça ilginç. Biz birkaç sene önce gittiğimizde burada gece turuna katılmıştık ve o turda hem evin içini gezdik hem de terasında muhteşem bir ışık gösterisi vardı ona katıldık. Ekstra para vermek sorun olmayacak ise bu turu da öneririz.
Terasa çıkmadan önce Gaudi’nin birçok işini ve yapış aşamalarını, nelerden ilham aldığını gösteren bir kısım var. Burası hem mimari açıdan oldukça güzel hem de Gaudi ile ilgili güzel bilgiler edinebiliyorsunuz.
Casa Vicens










Casa Battlo ve Casa Mia kadar bilinmese de bizim çok sevdiğimiz Casa Vicens Gaudi’nin tasarladığı başka bir ev. Gaudi’nin ilk büyük projesi. Diğerler evlerden çok daha farklı ve detayları yine harika. Buranın da çatısına çıkılıyor. Vaktiniz var ise mutlaka şans verin deriz.
La Rambla










Bu şehre bir mecburiyet caddesi seçmek gerekirse tek aday La Rambla. Catalunya Meydanı’ndan sahile kadar inen üzerinde turistik eşyalar satan tezgahların olduğu dev bir cadde. Yol üstünde yine aşağıda bahsettiğimiz El Quim de la Boquería, Palau Güell bulunuyor. Caddenin sonunun geldiğini de dev Colomb heykelinden anlıyorsunuz. Bu caddeye akşam saatlerinde geldiğinizde dikkatli olmakta fayda var. Gece çökünce size illegal ürünler satmak isteyen arkadaşlar çıkıyor caddeye. Eğer iyi bir av olduğunuzu düşünürlerse satıştan vazgeçip doğrudan kapkaça girişebiliyorlar.
Park Güell










Güell ailesinin dönemin Ağaoğlu olma çabasını anlatan bir park burası. Park ve Ağaoğlu tam oturmamış olabilir kafanızda. Burası bir konut projesi olarak tasarlanmışken yanlış planlama ve ekonomik problemlerden ötürü yaşam alanı olmaktan çıkarılıp, bir parka dönüştürülmüş. Tahmin edebileceğiniz gibi yine Gaudi’nin tasarımı. Hatta Güell ilk evi Gaudi’ye satmış. Gaudi de uzunca bir süre bu evde yaşamış.
Amaç şehir merkezinden uzakta, lüks bir yerleşim yeri yapmak iken bu uzaklık ve Gaudi’nin müthiş orijinal tasarımları beklenen ilginin oluşmamasına sebep olmuş ve proje yarım kalmış.
Mümkünse hafta içi ve erken saatte gelin. Yoksa fotoğraf karelerinizi tanımadığınız insanlarla paylaşmak zorunda kalırsınız. Biz rehberli bir turla gezdik ve fazlasıyla öneririz. Daha önceki gezimizde gözden kaçırdığımız bazı detayları görme şansı elde ettik. Gaudi’nin doğadan esinlendiği detayları kullanım şekilleri, bazı ortak alanların kullanım amacı gibi. Giriş ücreti 10 €. Eskiden bazı alanları ücretsiz gezilebiliyordu. Covid dönemi sonrası maalesef bu alanlar da bilete dahil edilmiş.
Barselona Katedrali










Şehirde yer alan en önemli kilise diyebiliriz. Kilise hayranı değilseniz bile, çatıdan şehri görebilmek için gitmek isteyebilirsiniz. Şehrin diğer yerlerinde yer alan seyir teraslarından, çok daha güzel bir manzara bulabileceğiniz için burayı mutlaka görün demiyoruz. Sadece kiliseyi görmek isterseniz ücretsiz yerler yazımızda nasıl gezebileceğinizi anlattık. Diğer kiliselere de yine bu yazımızda yer verdik. Santa Maria del Pi ve Santa Maria del Mar bu kiliselerden bazıları.
Barro Gotic / El Born










Barselona Katedrali’nin de içinde olduğu ve bizce Barselona’nın en güzel bölgelerinden biri. Gotik mimarinin hakim olması sebebiyle bu isim verilmiş. Akşamları oldukça hareketli. Bir sürü güzel kafe, bar, restoran ve butik var. Geceleri Barselona’nın kalbi burda atıyor desek abartmış olmayız. Ara sokaklar oldukça tatlı. Hatta akşamları kepenkler indirildiğinde epey bir mural görme şansınız var var. Katedralin hemen yan sokağındaki Pont del Bisbe hem görülmeye değer hem de tatlı bir fotoğraf noktası.
Ciutadella Park










Yukarıdan çekilmiş Barselona fotoğraflarına bakınca inanılmaz güzel planlanmış olsa da büyük oranda betondan oluşan bir şehir görüyoruz. Ciutadella olmasa belki de şehirde yeşil alan yok diyebilirdik. Ama, bu park çok büyük bir alana yayıldığı için tüm ihtiyacı karşılıyor. Parkta dans edenler, havuzların etrafında moda çekimleri, yoga yapanlar gibi çok farklı gruplarla karşılaşabilirsiniz. Tapas yemekten sıkıldığınız anda, sandviçlerinizi alıp parkta ufak bir piknik yapabilirsiniz.
Port Vell ve Barcelonata










İlginizi çeker mi bilmiyoruz ama Port Vell Maremagnum AVM, akvaryum, sinema gibi birçok şeyi içinde bulunduran liman bölgesi. Bizim hiç ilgimizi çekmediği için gitmedik. Buradan devam ettiğinizde Barcelonata’ya varacaksınız. Özellikle yaz aylarında kurtarıcı olabilecek, şehrin resmen göbeğinde yer alan devasa plaja hoş geldiniz. Şehrin göbeğinde olduğunu özellikle belirttik. Çünkü, çok kalabalık bir plaja kendinizi hazırlamanız şart. Kalabalığın dışında en büyük problem yukarıda da belirttiğimiz hırsızlık. O yüzden eşyalarınızı başıboş şekilde bırakıp denize girmenizi çok önermiyoruz. Sırasıyla girmek en güzel çözüm. Barcelonata tarafında sadece deniz yok tabii. Bu tarafta oldukça keyifli restoran ve barlar da var. Denize girme niyetiniz yoksa bu civardaki mekanlarda takılmak oldukça keyifli.
Palau de la Música Catalana










Yukarıda da değindiğimiz El Born’un üst tarafındaki, bu müthiş sahneyi mutlaka görmenizi öneririz. Biraz farklı bir mimariye sahip olduğu için hemen Gaudi etiketi yapıştırmayın. Burası bir diğer ünlü mimar Lluís Domènech i Montaner’in eseri. Burada rehbere ihtiyacınız yok, kendi başınıza gezebilirsiniz. Giriş ücreti 15 €. Bir diğer seçenek ise biletli bir gösteriye katılıp tur ücretinden kurtulmak olabilir. Örneğin bizim gittiğimiz dönemde Fazıl Say’ın bir konseri vardı.
Hospital de la Santa Creu i Sant Pau





Montaner’den bahsetmişken diğer bir eseriyle devam edelim. Şehirdeki en eski devlet binalarından birisi bu hastane kompleksi. Kompleks diyoruz çünkü birçok binadan oluşuyor ve gezerken ağzınızı açık bırakıyor. Ayrıca süper bir Sagrada Familia manzarası var. Birbirine yakın olduğu için ikisini birleştirmek oldukça mantıklı. Kiliseden buraya doğru yürürken kompleksin ana binası sizi karşılıyor. Daha önce fotoğraflarına bakmamış olursanız, o binanın bir hastane olduğuna ihtimal vermezsiniz. Komplekste hastanenin geçmişte kullanılan birçok binasını görebiliyorsunuz. Giriş ücreti 16 €.
Marketler










Arada yerel halka karışmayı ne kadar sevdiğimizi biliyorsunuz. Sürekli turistik bölgelerde takılırken bunu yapmak çok kolay değil. Belki de en kolay yöntem şehirde yer alan pazar yerlerine gitmek. Barselona’da pazar yerlerinde halka karışmakla kalmayıp karnımızı da doyurabiliyoruz. Santa Caterina ve El Quim de la Boquería marketleri şehrin en ünlü iki marketi. Birer öğünü burada hem ucuza hem taptaze ürünlerle geçirmenizi şiddetle öneriyoruz. Her ikisi de şehrin tam göbeğinde olduğu için ayrı bir zaman ayırmanıza da gerek kalmıyor.
Mercat dels Encants Barcelona
Pazar yeri demişken bit pazarımızdan da bahsetmeden geçmeyelim. Mercat dels Encants Barselona haftanın 4 günü açılan her türlü eşyayı ve kıyafeti bulabileceğiniz müthiş bir pazar yeri. Dönüşte akrabalara, arkadaşlara hediye almak için en ideal yer. Hem ucuza hatıralar edinip hem de pazarlık yeteneğinizi test etmek için en ideal yer.
Montjuïc





Şehrin ikinci yeşil bölgesi Montjuïc dev bir alan üzerinde yer alıyor. O yüzden buraya geldiğinizde bir günü gözden çıkarmak lazım. Burada gezebileceğiniz iki müze bulunuyor. Museu Nacional d’Art de Catalunya ve Poble Espanyol de Montjuic. Birisi adı üstünde sanat müzesi. Poble Espanyol ise bir açık hava müzesinin küçük İspanya halinde gösterimi diyebiliriz. Müzenin her bölümü farklı bir İspanyol bölgesi şeklinde hazırlanmış. En güzel yanı şehir manzarasına sahip tepe alanıydı. Açıkçası ikisi de bizi etkilemediği için çok vakti olmayanların kolaylıkla pas geçebileceği yerler.
Magic Fountain of Montjuïc
Ocak ve Şubat ayları hariç her zaman ücretsiz ışık ve su kullanarak hazırlanan gösterilere ev sahipliği yapan bu havuzu kaçırma imkanınız yok. Metrodan çıkıp Montjuïc’e doğru giderken yanından geçeceksiniz. Ücretsiz olduğu için bir şans verebilirsiniz, ama beklentinizi de çok yükseltmeyin.
Montjuïc Kalesi
Şehri tepeden izleme fırsatını sunan birkaç noktadan ilki. Manzara fazlasıyla güzel, ama şehre en yakın nokta olduğu için kalabalık. Buraya kadar teleferikle zahmetsizce çıkabileceğiniz gibi yürümeyi veya otobüsü kullanmayı da tercih edebilirsiniz. Yol üstünde yer alan 1992 olimpiyatlarına ev sahipliği yapan tesisleri de görmek istediğimiz için biz otobüsü tercih ettik. Spora düşkünseniz bu olimpik tesislerde 100 metre koşusu yapıp, disk atmayı deneyebilirsiniz.
MUHBA Turó de la Rovira
Şehrin diğer bir manzara noktası. Yapıldığında bir hava savunma binası amacı taşırken, özellikle son yıllarda popülerleşerek seyir terasına dönüşmüş. Tamamen ücretsiz ve yerli halkın da çok sevdiği bir nokta. Gün batımı için ideal bir yer olsa da, geç kalırsanız yer bulma konusu büyük problem. Parkın hemen yanında diyebileceğimiz bir noktada olduğu için, Park Güell ziyaretiniz sonrası buraya içeceklerinizi sandviçlerinizi alıp erkenden gelin.
Meydanlar










Şaşırtıcı olmayacak şekilde şehirde irili ufaklı bir çok meydan var. Bunların en ünlüleri tabi Plaça de Catalunya ve Plaça Reial. Catalunya daha çok dev bir Taksim Meydan’ı havasında ve defalarca geçeceğiniz bir nokta. Reial ise, Latin Amerika ülkesine ışınlanmış gibi hissedeceğiniz palmiye ağaçları ve havuzlarla süslü çok keyifli bir meydan.
Picasso Müzesi










Picasso resimlerini görünce, bunu ben de yaparım hissi uyanıyorsa mutlaka bu müzeyi gezmelisiniz. Neredeyse doğuştan sahip olduğu müthiş yeteneği ve zamanla değişen tekniği çok güzel bir şekilde anlatılmış. Zaten erken dönem resimlerini görünce, neden sıkılıp kübik gibi farklı akımlar denediğini daha iyi anladık. Adam aşırı yetenekten sıkılmış resmen. Müze en önemli eserlerini Avrupa’nın diğer müzelerine kaptırmış olsa da Picasso’nun bir çok eseri burada yer alıyor. Giriş ücreti 12 €, ama ücretsiz yerler yazımızda bahsettiğimiz yöntemlerle ücretsiz gezebilirsiniz. Pazartesi kapalı.
Camp Nou





Futbolla ilgili olan birçok kişinin ilgisini çekeceğini düşündüğümüz Camp Nou FC Barcelona’nın stadyumu. Buranın bir de müze kısmı var. Burada kulübün tarihine, başarılarına dair aşırı detaylı bilgiler içeren kısımlar var. Basın odasını, soyunma odalarını, stadın içini de görebileceğiniz bir deneyim aslında. Farklı farklı paket seçenekleri var. Standart tur Go City’e dahil. Paket detaylarına buradan ulaşabilirsiniz.
Maçın olduğu günler standart turlar erken bitiyor. Ona göre planlamanızı yaparsınız. Turun sonunda stadın çiminden satın alabiliyorsunuz. Bizce gereksiz ama ilgili olanlar için de güzel bir hatıra olabilir.
Bu arada burada maç izlemek de başlı başına bir deneyim. Önceden planlarsanız, çok da aşırı olmayan fiyatlara bilet bulunabiliyor.
Moco
Modern sanat severlerin Amsterdam’dan da hatırlayacağı Moco’nun Barselona şubesi. Biraz kebapçı tanıtır gibi oldu farkındayım, ama tam olarak bu şekilde. Oldukça ufak ve bir iki saat içinde gezilebilecek keyifli bir müze. Sergiler sık sık değişiyor. Giriş ücreti 14.5 €. Haftanın her günü açık.
Diğer Müzeler
Eğer amansız birer müze aşığıysanız Joan Miro Foundation, MACBA (Museum of Contemporary Art of Barcelona) gibi müzelere de bakabilirsiniz.
Instagram‘da bizi takip etmek isterseniz çok seviniriz. Barselona ile ilgili paylaşımlarımıza #uhbarselona etiketinden ulaşabilirsiniz.
Youtube‘da da varız. Bekleriz.