Devasa binaların arasında cennetten bir köşe gibi uçsuz bucaksız uzanan bir park düşünün. 340 hektarlık yüz ölçümü ile Amerika’nın en büyük beşinci parkı. Yıllık 40 milyon ziyaretçisi ile de en çok ziyaret edilen parkı. Bu parkı özel kılan şey ne sorusuna bulabileceğiniz çok fazla cevap var. Bizce en önemlisi New York ahalisinin kaçış alanı olması. Tabi tüm hengameden, betondan sıkılan bizler için de aynı şey söz konusu.

New York’ta 3 günden uzun süre kalıyorsanız bir tam gününüzü parka ayırmanızı öneriyoruz. Hava durumunu inceleyip, yağmursuz açık bir güne denk gelen günü parka ayırabilirsiniz.

Turunuza başlamadan önce interaktif haritayı incelemek günü planlamanız için fazlasıyla yardımcı olacaktır. Biz güne 5th Avenue’den başladığımız için parka giriş noktası olarak da bu yönü seçtik.

The Pond

Zaten gölet anlamına gelen Pond, parkın hemen girişinde yer alıyor ve 7 adet göletten oluşuyor. Bu göletlerde halen küçük su hayvanları ve kuşlar yaşamakta.

Gapstow Bridge

İkinci durağımız, Pond’un fotoğraflarını çekebileceğiniz yerlerden birisi de olan Gapstow Bridge.

The Mall

Parkta yer alan en geniş yürüyüş yolu. Yolun her iki yanında yer alan Amerikan Elm ağaçları, Kuzey Amerika’da kalan son örneklerden. Central Park denildiğinde, mutlaka The Mall’un fotoğraflarına denk gelmişsinizdir. Çünkü, parkın en çok fotoğraflanan bölgesi burası. Bu kadar ilgi çekmesinin getirisi olarak da yol üstünde onlarca hediyelik eşya satıcısına denk geleceksiniz. Yol üzerinde yer alan heykeller dört mevsimi simgeliyor.

The mali uzaktan görünüş
Sheep Meadow

Parkta üzerinde herhangi birşey olmayan en büyük yeşil alan. İnsanların dinlenebilmesi, sakince piknik yapabilmesi için bu alanda sportif faaliyetler ve gürültü sebebi olabilecek tüm aktiviteler yasaklanmış durumda. Orijinalinde taşlı bir yüzey olan Sheep Meadow, parkın yapımına en çok para harcanan bölümü. En başta sadece Green Fields olarak bilinen alanda, uzun yıllar koyunlar otladığı için ismi bugün olduğu haline gelmiş. Aynen Bryant Park’ta olduğu gibi kış aylarında bakım amacıyla bu bölüm kapatılıyor.

Sheep meadow kalabalık insanlar
Bethesda Terrace 

Buraya gelmeden hemen önce Naumburg Bandshell’den geçeceksiniz. Konser takvimini inceleyip, etkinliklere göre orada biraz mola verebilirsiniz. Sonrasında meşhur Bethesda Terrace. Herkes tarafından parkın kalbi olarak adlandırılıyor. The Mall’un sonunda yer alıyor ve göle açılan bir kapı olarak tasarlanmış. Yaz aylarında bu göle su zambakları ve lotus gibi su bitkileri göle yerleştiriliyor. Burada yer alan Minton Tile Ceiling kısmını es geçmemelisiniz.

Minton Tile Ceiling at Bethesda Terrace gece görünüş
Minton Tile Ceiling
Strawberry Fields

Burası efsanevi sanatçı John Lennon’a adanmış bir bölüm. Bölümün ismi, Lennon’ın ünlü şarkısı ‘Strawberry Fields Forever’dan gelmekte. Yerde göreceğiniz mozaik ve bölümün çevre düzenlemesi için, Lennon’ın eşi Yoko Ono ile birlikte çalışılmış.

Turtle Pond

Lennon bölümünde dinlendikten sonra biraz yürümeye karar verip Turtle Pond’a ulaştık. Burası, parkta yer alan tüm göller gibi insan yapımı ve New York içme suyu ile doldurulmuş. Gölette 5 farklı türde kaplumbağa yaşamakta. Bu kaplumbağaların aslında New York’lu insanların evcil hayvanları olarak şehre geldiği, sonrasında bu insanlar tarafından Turtle Pond’a bırakıldıklarına dair bir hikaye mevcut.

Great Lawn

Parkta göreceğimiz son bölge. Parkın coğrafi anlamda tam ortasında yer alıyor ve 200.000 metrekarelik bir çim alandan oluşuyor. Burada dünyaca ünlü sanatçılar, orkestralar konserler veriyor. Bu bölgeye köpek girişi de yasaklanmış durumda. Alanın büyüklüğü düşünülünce, sürdürülebilir olması için yerinde bir karar gibi görünüyor. Yine kış aylarında kapatılıp bakıma alınıyor.

great lawn central park

Write A Comment

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.