Nedense birçok kişinin Berlin’le ilgili önyargıları vardır. Seyahat planı yaparken öncelik bu şehre pek verilmez. Bunun farklı sebepleri olsa da Berlin bizim en sevdiğimiz şehirler arasındaki yerini seneler önce almıştı. Hatta tekrar gidebilmek için bazı yerleri gezmeyi sonraya bırakmıştık

Dördüncü kez ziyaret ettik bu şehri. Her gittiğimizde farklı bir yüzünü bize göstereceğini bildiğimiz için bir o kadar daha gideceğimizi şimdiden söyleyebiliriz.

Şehrin tarihi önemi bir yana, yıldan yıla değişen yapısı da oldukça ilgi çekici. Cihangir ve Balat’ta yaşanana benzer dönüşümler yaşayan Berlin, bu sayede sürekli olarak güncel ve canlı kalmayı başarıyor. Yolunuz her kesiştiğinde bambaşka bir yüzüyle Berlin’i sizi selamlarken bulacağınıza emin olabilirsiniz. Sadece bu yüzden Berlin’e defalarca şans vermekten çekinmeyin. Pişman olmayacaksınız.

Berlin Yeme İçme Rehberimiz için sizi buraya alalım.

Ne zaman gidilir?

Berlin’in tadını çıkartmak için en uygun zaman dilimi Mayıs – Eylül ayları arası. Kış ayları ise bütçe dostu olması sebebiyle, soğuk havaya karşı dirençli ziyaretçiler için her zaman bir alternatif olabilir. Toplu taşımanın oldukça iyi durumda olması sayesinde, bu dönemlerde ziyaretiniz nispeten kolay geçecektir. Yine de havanın -15 derecelere kadar düşebileceğini göz önünde bulundurarak kararınızı vermelisiniz.

Bu arada kışın öyle böyle soğuk değil Berlin. 2-3 kat eldiven, en sevimsizinden içlik giymeye hazırlıklı olun deriz.

Ne kadar kalınır?

Berlin’e ilk defa gelecekseniz, en az 3-4 gün gibi bir süre ayırmanızı öneririz. Burası güncel kültürel öğelerinden önce, 2. Dünya Savaşı’ndan, soğuk savaş dönemine kadar son yüzyılda dünyadaki birçok olayın köşe taşlarından birisi. Gezilecek birçok müze, anıt bulunuyor. Bunları bitirdiğinizde ise sizi dünyaca ünlü kahveciler, restoranlar ve gece kulüpleri karşılıyor. 4. gidişimizin sonunda hala göremediğimiz onlarca noktası olduğunu düşünürsek, vakit geçirmekte hiç zorlanmayacağınızı rahatlıkla söyleyebiliriz.

Nerede Kalınır?

Biz Arcotel John F Berlin’de kaldık ve aşırı memnun kaldık. Özellikle konumu bizim için çok idealdi. Tavsiyemizdir.

Ulaşım

Şehirde, metro ve otobüs ağı sizi istediğiniz her yere götürecek. O sebeple taksi, Uber gibi oluşumlar ile ilgili bilgi verme ihtiyacı hissetmedik. Toplu taşıma sistemi 2 farklı bölgeden oluşuyor, AB ve ABC. Eğer şehir merkezinde gezecekseniz AB biletleri işini görecek. Ancak, biraz daha çevre bölgeleri de göreyim diyorsanız sizi ABC’ye alalım. Sistemde geçerli birkaç bilet tipi bulunuyor.

Tek binişlik bilet akşam vakti Berlin’e geldiyseniz mantıklı oluyor. Günlük biletler 24 saat değil, gerçekten günlük olarak çalışıyor. Örneğin, biletinizi 7 Ağustos 23.00’da ilk defa kullansanız bile 8 Ağustos sabaha karşı saat 03:00’te geçerliliğini yitiriyor. Yani sadece 4 saat için günlük bilet almış oluyorsunuz.

Berlin Toplu Taşıma Haritası
Tek binişlik bilet:

AB Tam: € 2.80 İndirimli: € 1.70
ABC Tam € 3.40 İndirimli: € 2.50

Günlük biletler yine kendi içinde 2’ye ayrılmış durumda. Berlin WelcomeCard ve sadece ulaşım amaçlı olanlar. Öncelikle sadece ulaşım için olanların ücretlerini yazalım.

1 günlük bilet

Yukarıda anlattığımız gibi kullandığınız gün gece yarısı 03.00’a kadar geçerli olan bu bilet ile istediğiniz araca dilediğiniz kadar binebilirsiniz.

AB Tam: € 7 İndirimli: € 4.70
ABC Tam € 7.70 İndirimli: € 5.30

7 günlük bilet

Bu bilet ile 7 gün dilediğiniz zone’da istediğiniz gibi gezebilirsiniz. Ücreti € 30. Eğer 4 veya daha fazla gün kalacaksanız mutlaka bu biletten temin edin.

5 kişiye kadar günlük grup bileti

Sadece AB bölgesinde geçerli olan bu bilet ile 5 kişiye kadar olan gruplar, yine günlük bilet mantığıyla gezebiliyor. Ücreti € 19.90.

WelcomeCard ise turistik yerlerde %50’ye kadar indirim sağladığı gibi, 2-3-4 gün gibi seçenekleriyle de cazip bir alternatif haline geliyor. 2 günlük seçenek, Berlin’deki en önemli müzelerde %25 indirim sağladığı gibi sınırsız şekilde toplu taşımayı kullanmanızı da sağlıyor. Diğer avantaj ise gerçekten 48 saat geçerli. Gecenin bir yarısı sizi ortada bırakma durumu söz konusu değil. 2 günlük biletin ücreti € 20.

Gezilecek Yerler

Berlin’de gezilip görülmesi gereken tarihi noktalardan önce, görmeniz gereken semt ve bölgelerinden bahsetmeliyiz. Yüzölçümü olarak küçük olsa da görülmesi gereken bölgeler oldukça geniş bir alana yayılmış durumda.

Mitte

Berlin’de görmeniz gereken başlıca eserler ve müzeler Mitte bölgesinde yer alıyor. Checkpoint Charlie, Reichstag, Brandenburg Kapısı bunlardan sadece bazıları. Dolayısıyla gündüz saatlerinde vaktinizin büyük kısmı Mitte’de geçecek.

Kreuzberg

Soğuk savaş döneminde duvarların arasında kalmış olması sebebiyle pek istenmeyen bir bölgeymiş Kreuzberg. Bu sebeple ucuz bir yerleşim çözümü olduğundan göçmen nüfusun ilgi gösterdiği bir bölge haline gelmiş. O günlerde yerleşen göçmenler bir daha da bu bölgeden ayrılmamış. Dönüşümden henüz nasibini almamış kısımlarında, karmaşık düşünceler kafanıza uçuşmaya başlıyor. Onlarca farklı kültürden gelen, eksikliğini hissettikleri aidiyet duygusunu, birbirine daha sıkı sarılarak gidermeye çalışan bu insanlar, ortaya bambaşka bir dünya çıkartmış. Kültürlerin birleşimi genelde mozaik olarak adlandırılsa da, burada gördüğümüz en fazla ustasının el vermediği bir çırağın eseri olabilir.

nüm

Gelelim değişmekte olan Kreuzberg’e. Dünya genelinde olduğu gibi şehir merkezinde kalan bu istenmeyen bölge, sanatçıların ilgisini çekmeye başlıyor. Bu ilgi ile birlikte günümüzde hala devam etmekte olan dönüşüm süreci de birlikte ortaya çıkıyor. Bugün Berlin’in en iyi yeme içme ve eğlence merkezlerinden birisi Kreuzberg diyebiliriz. Başta Türk Mutfağı olmak üzere, dünya mutfağının oldukça başarılı örneklerinin yanısıra, 3. nesil kahveciler, sanat galerileri, kimilerine göre dünyanın en iyi tekno club’ı Barghain ve daha birçok alternatif Kreuzberg mozaiğinin içinde yerini almış durumda.

Neukölln

Kreuzberg’e olan ilginin artmasıyla birlikte emlak piyasasının oldukça uçuk noktalara ulaşması, burayı keşfeden sanatçıları yeni bir arayışa itmiş. Orta sınıf ve çalışan kesimin ikamet noktası olan Neukölln, 15 sene öncesinde Kreuzberg ne yaşadıysa onu yaşamak üzere. Açılan sanat galerileri, vintage mağazaları, kafeler orta sınıfın üzerine balyoz gibi inmeden önce bu bölgeyi ziyaret etmenizi öneririz. Sınıf farkının az olmasıyla övünen Almanların, geçmişte kalmak üzere olan (en azından büyük şehirlerde) yaşam biçimini yerinde görmek için güzel bir nokta.

Turistik Noktalar

Brandenburg Gate

Berlin denildiğinde gözünüzde canlanacak ilk görsel sanırız bu kapı. Kapının sütun ve gölgeleri arasında dünya tarihinin birçok önemli anı yaşanmış. Ancak, önemi çok fazla olduğu için herkesin ortak hedefi haline gelmekten de kurtulamamış. İnşaatından sadece 15 yıl sonra, Napolyon Berlin’i alınca, kapının üzerinde yer alan Quadriga (4 atın çektiği araba) zaferin simgesi olarak Paris’e taşınmış. Sadece 8 yıl sonra bu sefer Napolyon yenilince, tekrar evine gelen Quadriga’da belli değişiklikler yapılmış. Normalde üst kısımda zeytin dalı var iken demir haç eklenmiş.

Nazi töreni Brandenburg Kapısı
Photo Credit – United States Holocaust Memorial Museum, courtesy of National Archives and Records Administration, College Park

Kapı Naziler için de bir sembol haline gelmiş. Bütün önemli kutlama ve geçitlerde kapı arka planda hep yer aldığı görülüyor. II. Dünya Savaşı’nın kaybedilmesi ile birlikte tahrip olan kapı Doğu – Batı Berlin arasında kalıp yıllarca kullanılmadan beklemiş. Almanya’nın birleşmesi kararı sonrası ise, bunun simgesi tabi ki yine Brandenburg Kapısı olmuş.

Reichstag

Günümüzde ve Nazi dönemi öncesine kadar parlamento olarak kullanılan bina, sadece 150 yıllık tarihe sahip olmasına rağmen, Alman ve Dünya tarihinin komple değişiminin simgesi olmayı başarmış bir yapı. 1933 yılında çıkan yangında ufak çaplı hasar görmüş. Eğer siz de resmi hikayeye inanmak isterseniz, yangının ne sebeple çıktığı bilinmiyor. Ancak, Nazi’lerin kişi haklarını iptal eden kanunları çıkartmaları için önemli bir bahane yaratmış. Bu yangın sonrası parlamento tüm yetkilerini Adolf Hitler’e devretmiş ve sonrasında binada tamirat yapılmamış.

reicshtag cam kubbe

İkinci Dünya Savaşı sonrasında iyice harabe halde olan bina Batı ve Doğu Berlin sınırının neredeyse tam ortasında kalmış. Bu sebeple yıllarca kaderine terk edilmiş bir biçimde beklemiş. 1990 yılında duvarın yıkılması sonrası Almanya’nın birleşme kutlamaları da burada yapılmış. Başkentin Bonn’dan tekrar Berlin’e taşınması ile restorasyon kararı alınmış. 1999 yılında restorasyonu tamamlandıktan sonra tekrar resmi görevine başlamış.

Binanın tepesinde yer alan cam kubbeye tırmanıp Berlin manzarasının keyifini çıkarabilirsiniz. Giriş ücreti bulunmamakla beraber yaklaşık 1 ay önce internetten rezervasyon yapmanız gerekiyor.

İçeriyi audio guide ile gezmek oldukça keyifli. Hatta şimdiye kadar dinlediğimiz en başarılı audio guide’lardan birini olduğunu söyleyebiliriz. Ayrıca Türkçe dil seçeceği de mevcut.

Museum Island

1999’dan beri Unesco Dünya Mirası Listesi’nde de yer alan Müzeler Adası üzerinde 5 adet müze yer almakta. € 18 vererek günlük bilet alarak tüm müzeleri gezebilirsiniz. Her bir müze farklı bir tarih veya sanat alanına dair eserleri sergilemekte. Kuruluş tarihine göre sırasıyla:

Altes Museum: (Eski Müze): İnşaatı 1830’da tamamlanmış. Bu müzede Antik Yunan dönemine ait eserlerin görebilirsiniz.

Neues Museum (Yeni Müze): İnşaatı 1859’da tamamlanmış. II. Dünya Savaşı’nda yıkılan müze, David Chipperfield tarafından yeniden inşa edilip ve 2009 yılında yeniden açılmış. Antik Mısır ve Nübye kültürüne ait eserler sergilenmekte.

Alte Nationalgalerie (Eski Ulusal Galeri): 1876’da tamamlanan müze, 19. yüzyıl sanat eserlerine ev sahipliği yapmakta. Eserleri sergilenen sanatçılar arasında Monet, Menzel gibi isimler yer alıyor.

Bode Müzesi: Adanın kuzey ucunda bulunan müze, 1904’te açılmış. Birçok farklı döneme ait heykel koleksiyonlarının yanısıra, geç dönem antik ve Bizans sanat eserlerini sergilenmekte.

Pergamonmuseum: Aşağıda daha detaylı inceleyebileceğiniz 1930 yılında en son açılan müze.

Berliner Dom

Berlin’de yer alan neredeyse bütün binalar gibi tarihi yıkımla dolu bir başka yapı. 1700’lü yıllarda ilk inşaatı tamamlanmış. Ancak sonraki 300 yılda 2 defa yıkıma uğramış. Son olarak 2. Dünya Savaşı’nda oldukça büyük hasar alan katedral, 1975-1980 arası yeniden inşa edilmiş.

Bir kilisenin katedral ünvanı alması için, bir piskoposa ev sahipliği yapması gerekiyor. Bu özelliği karşılamadığı halde katedral olarak anılan yegane yapı olması da diğer bir ilginç noktası.

Berlin katedrali karşıdan görünüş

Katedralin tepesine 270 basamağı tırmanarak ulaşıp, şehrin manzarasının tadını çıkartmayı ihmal etmeyin. Eğer şehir manzarasını ücretsiz olarak görmek isterseniz Reichstag daha iyi bir alternatif olabilir. Zira Berliner Dom girişi 7€.

Katedral’de Avrupa’nın orijinal durumunda korunan ve kullanılan en büyük organı yer alıyor. Bu organın kullanıldığı ve buradan takip edebileceğiniz bir konseri programı yer alıyor. Yaklaşık 1 saat süren bu konserler oldukça keyifli ve farklı bir deneyim vaadediyor.

Pergamon Museum

Museum Island’da yer alan diğer müzelere biraz haksızlık olacak, ama Pergamon Müzesi’ne ayrı bir başlık açmak istedik. Zeus Sunağı, aslen Türk topraklarında Bergama’da yer alması gerekirken, Berlin’in göbeğinde bizi karşılıyor. Osmanlı’nın son dönemlerinde Alman arkeolog, tarih avcılarının ve de II. Abdülhami’int fazlasıyla çalışmasının sonucu bu durum. Ayrıca müzede İznik çinilerini, İslami sanat eserlerini de görmeniz mümkün. Evet Almanlar iyi çalışmış.

iştar kapısı karşıdan görünüş

Ancak kendisi uzun bir süreliğine tadilatta. 2023’e kadar. Bu kadar heyecanlanıp görememenin derin üzüntüsünü yaşıyoruz. Hedef 2023 o halde.

Burada bizi en çok etileyen İştar Kapısı oldu. Aslanla süslü tören yolundan yürüyerek kapıya ulaşıyorsunuz. Babil döneminde de şehre gelenler bu şekilde tören yolundan yürüyerek şehre ulaşırlarmış. Biraz güç ve zenginlik gösterisi yapılmış aslında bu yolda. Kapıyı da görünce ne demek istediğimizi daha iyi anlayacaksınız. Mutlaka maketine bir göz atın. Kapı bir büyük bir küçük olmak üzere iki bölümden ulaşıyor. Müzede sergilenen küçük olan kapı ve aşırı büyük.

Müzeye giriş ücreti 19€. En önemli konu ise içeriye girişler saatli. Dolayısıyla saatlerce beklememek için önceden biletinizi internetten almak oldukça akıllıca bir hareket olur. Böylece giriş saatinden 5 dakika önce orada olsanız yeterli olur. Bu müze bizim için Berlin’de mutlaka görülmesi gereken yerlerin başında geliyor.

DDR Museum

Müze Adası’nda olmayan ama kesinlikle görülmeye değer bir müze burası. İsmi Deutsche Demokratische Republik‘den geliyor. Doğu Almanya’daki yaşantıyının hem iyi hem de kötü taraflarını görebilirsiniz. Oldukça da interaktif. Müzeden çok bir deneyim diye adlandırabiliriz hatta kendisini. Bizim en sevdiğimiz müzelerden biri oldu.

Fakat oldukça kalabalık olabiliyor. Yılmayın, mutlaka gezin.

Bileti eğer müzede alırsanız 9.8€. Online olarak belirli bir gün için alırsanız çok daha ucuz 5.5€. Eğer tarihten emin değilseniz de 8.5€

Topography of Terror – Topographie des Terrors

Nazi Gizli Servis’i olarak hizmet vermiş olan bu bina, günümüzde hem açık hava hem kapalı iki ayrı sergisiyle Nazi tarihini gözler önüne seriyor. 17 kişiyle sınırlandırılmış olsa da pazar günleri ücretsiz rehberli turlarla bu tarihi daha detaylı inceleme fırsatını bulabilirsiniz. Ayrıca müzenin girişi de ücretsiz. Yihu!!

Bina Gizli Servis’e ait olduğu için tezat bir şekilde Nazi’lere dair ‘gizli’ hiçbir şey kalmaması için ekstra özen gösterilmiş gibi. Gerçekten güzel bir müzecilik örneği ile Nazilerin yükselişinden çöküşüne tüm dönem detaylı bir şekilde anlatılmış. Etrafında bulunan şehrin tarihinin bir parçasını detaylandırdığı için, bu müzeyi gezmek diğer müze ve binalar için de bir miktar ön gösterim gibi oluyor.

East Side Gallery

Yeni nesillere soğuk savaş dönemini sanatla, incelikle anlatabilecekken vandalizmin ve popüler kültürün kurbanı olmuş bir açık hava galerisi.

Duvarın yıkılmasından sonra 1400 metrelik bu kısmı ayakta tutulmuş. Amaç dünyanın dört bir yanından gelen sanatçıların değişimi ve daha özgür bir geleceği anlatan eserleriyle bu geçmişin utanç vesikasını birleştirmekmiş. Fikir, uygulama ve ortaya çıkan son eser o dönemde gerçekten de çok başarılıymış. Artık göremiyoruz, çünkü vandalizm, erozyon ve grafiti çalışmaları sebebiyle eserlerin sadece üçte biri bugüne ulaşabilmiş. O da 2000 yılında başlatılan bir çalışma sonucu kurtarılabildikleri için. 2009 yılında tüm eserleri kurtarmak adına çalışmalar başlatılsa da bu tümüyle başarıya ulaşmış durumda değil.

East side gallery başkanlar

Hepsi bizim bebeklerimiz ama burada iki tane çok dikkat çekici eser var. Biri My God, Help Me to Survive nam-ı diğer öpüşen başkanlar. Diğeri ise duvardan fırlayan araba. Ama vaktiniz var ise tüm eserleri tek tek o dönemin şartlarını düşünerek incelemek çok farklı duyguları yaşamanıza neden oluyor.

East side gallery Araba
Checkpoint Charlie

2. Dünya Savaşı sonrası Almanya ikiye bölünmüş. Berlin ise doğrudan şehir olarak ikiye bölünmüş durumda. Bir yarısı Amerikan diğer yarısı Rus kontrolü altında. Bu iki bölge arasında ise 3 adet geçiş kapısı yer alıyor. Charlie bunlardan birisi. Bu kapıda sürekli olarak Rus ve Amerikan askerleri karşı karşıya gelmekteymiş. Bunu temsil etmesi için bugün de bu askerlerin resimleri asılmış. İsmi de Nato Alfabesi’nde C, Charlie diye kodlanıyormuş, oradan geliyor. Aslında Checkpoint C (Ceyhan’ın C’si deselerdi keşke:))

Berlin Checkpoint Charlie kapı

Amerikalı bir diplomatın Doğu Berlin’e geçmek isterken, Doğu Berlin noktasındaki görevliler kendisini aramak istemiş. Kendisini sadece Rusların arayabileceği şeklindeki itirazı üzerine ortam gerilmiş. Berlin’de yer alan Amerikalı komutanın vazife çıkarıp yaklaşık 10 tankı Charlie’ye göndermesi ile işler büyümüş. Tankları gören Rus komutanı da kendi tanklarını yollayınca, 16 saat sürecek bir gerginlik başlamış. 3. Dünya Savaşı’nın fitili ateşlenmek üzereyken, dönemin Amerika Başkanı Kennedy, Rus Başkanı Khrushchev’i arayarak süreci sonlandırmış.

The Holocaust Memorial – Memorial to the Murdered Jews of Europe

Burası Nazi döneminde hayatını kaybeden Yahudiler için yapılmış bir anıt. Yaklaşık 20.000 m2’lik bir alanda, farklı yükseliklerde 2711 taş bloktan oluşuyor. Uzaktan bakıldığında bir mezarlığı çağrıştırsa da yapan sanatçı bunu kesinlikle reddediyor. Düzenli bir düzensizliğin hakim olduğu bu tasarım, insanı fazlasıyla rahatsız ediyor. İçine girip, blokların arasında dolaştığınızda oldukça kasvetli. Sanatçının amacı ise rahatsız edici ve kafa karıştırıcı bir ortam yaratmakmış. Böylelikle sözde düzenli olan bir sistemin insanlıkla bağının kopmasını simgelemekteymiş. Bizce bunu sonuna kadar başarmış. Her hangi bir giriş ücreti yok.

Berlin Yahudi anıtı
Tiergarten

Berlin’in akciğerleri desek herhalde abartmış olmayız burayı. Berlin sanılanın aksine oldukça yeşil bir şehir bu arada. Reichstag’dan şehri izlediğinizde bize hak vereceksiniz.

Park ve Bahçeler’den sorumlu devlet bakanları Uçan Hollandalılar olarak bu parktan da geri kalmadık tabii ki. Koşan, köpeğini gezdiren Berliner ler yaz kış buradalar. Mutlaka vakit ayırıp gidin deriz.

Tiergarten bisiklete binen insanlar
Dead Chicken Alley

Size Alexanderplatz’da TV kulesine gidin demeyeceğiz. Buna içimiz el vermedi. Ama size çok daha renkli, çok daha alternatif bir yer önerisiyle geliyoruz. Burası ufacık bir çıkmaz sokak. Ama duvarlara moral çalışmalar yapılmış. Sağlı sollu rengarenk bir hale gelmiş. Üstelik çalışmalardan biri çok sevdiğimiz Anne Frank. Kendisine Amsterdam Gezi Rehberimiz’de yer vermiştik. Buyrunuz.

Burada ayrıca çok ulvi bir kişi olan Otto Weidt adına bir müze var. Kensdisi Nazi döneminde kör ve sağır Yahudilere fırça ve süpürge ürettiği atölyesinde iş vermiş. Birçok Yahudi’nin hayatını kurtarmış. Üstelik müze ücretsiz.

Dead chicken alley görünüm
Berlin Philharmonie

Avrupa’nın en iyi 3 orkestrasından biri kabul edilen orkestranın 1. salonu. Sadece orkestranın notalarıyla değil mimari açıdan da ziyaretçileri mest ediyor. Bu sebeple belirli tatil günleri ve orkestranın tatil dönemi olan Temmuz,Ağustos ayları hariç saat 13.30’da turlar düzenlenmekte. Önceden bilet satın alma olanağı da sunmuyorlar. Tura katılmak istediğiniz gün saat 12.00’de açılan gişeden biletinizi almanız yeterli. Biz bir sıkıntı yaşamadık. Ancak, çok geç saatte gitmemekte fayda var. Rehberli turun ücreti € 5 ve İngilizce, Almanca dışında bir seçenek sunulmuyor.

Mimari yönünü bir yana bırakırsak, haftalar bazen aylar öncesinden biletinizi alıp bir akşamınızı buraya ayırmanızı öneririz. Muhteşem bir atmosferde, Avrupa’nın en iyi orkestralarından birini dinlemek paha biçilemez bir deneyim.

Nerede Kalınır

Berlin, küçük bir şehir olmadığı için zamanı verimli kullanabilmek adına Mitte içerisinde kalmanızı öneririz. Tabi bu bölgede kalmanın bütçe açısından bir dezavantaj yaptığını gözden kaçırmamalısınız.

€€€€ Grand Hyatt Berlin , The Ritz-Carlton, Berlin

€€€ Casa Camper Berlin, NH Collection Berlin Mitte Friedrichstrasse

€€ COSMO Hotel Berlin Mitte, Boutique Hotel i31 Berlin Mitte

Enjoy hostel Berlin City West

Write A Comment

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.